Sadakatsiz Bir Kadın Şairin Biyografisi: Marina Tsvetaeva - NovaSofya

Sadakatsiz Bir Kadın Şairin Biyografisi: Marina Tsvetaeva

Izdırabın Zirvesinde Bir Yaşam Öyküsü

Marina Tsvetaeva, 1892’de Moskova Üniversitesi’nde sanat profesörü ve piyanist olan bir adamın kızı olarak dünyaya geldi. 20 yaşına gelmeden önce dünyanın büyük bir kısmını özümsemişti. Hevesli ve her şeyi tüketen bir okuyucuydu, bilhassa edebiyat ve tarihle ilgileniyordu. Gençliğinde Fransa ve İsviçre’de okudu.

Tsvetaeva’nın babası ikinci bir evlilik yapmış ve bu ikinci eşinden Tsvetaeva doğmuştu. Keza annesinin de ikinci evliliğiydi bu. Bu anne ve baba, aslında geçmişinden tam anlamıyla kurtulamamışlardı. Önceki evlilikleri ve aşkları, ikilinin peşini bırakmamıştı. Nitekim Tsvetaeva ile üvey kız kardeşleri dahi birbirlerine düşman gibilerdi.  

Bu aile geçmişi, belki de Tsvetaeva’nın hayatı boyunca birçok biçimde aşka saplantılı bir şekilde bağlanmasının sebeplerinden biridir.

Yaşam öyküsünün detaylarıyla ilgilenmeden onun aşk hayatına değineceğiz. Fakat Tsvetaeva’nın aşk hayatının dışında, ömrünün ızdırapla ve acıyla geçtiğinden söz etmemiz gerekir. Örneğin 1920’de şairin en küçük kızı açlıktan ölmüştür. Devrim Rusya’sında tutunamamış, Avrupa’ya göç etmiş burada da neredeyse açlığın eşiğinde yaşamıştır. 1937’de Rusya’ya dönmeyi başarsa da eşi idam edilmiş kızı ve kız kardeşi de yıllar boyu esir kampında yaşamıştır. En nihayetinde kendisi de, kendi kaderi tarafından, intihar etmekle mecbur kılınmıştır.

AŞK VE İHANET HAYATI

Marina Tsvetaeva, gerçekte veya yalnızca hayal gücünde var olan kişilere her zaman tutkulu ve acı verici bir şekilde aşık olmuştur. Kişilere dedik çünkü onun aşkının ve tutkusunun hedefi hem erkekler hem de kadınlar olabiliyordu. Gelelim bu aşklara:

Mazlum bir Koca

Marina Tsvetaeva, 1911’de Kırım’da bulunan Koktebel’de idi. Küçük bir sahil kasabasında, tüm hayatını kaplayacak bir küçük insanla tanışacağından habersizdi. Henüz on sekiz yaşındaydı ve burada, tarihin bir dönüm noktasında, yine bir şair olan Sergey Efron ile tanıştı. Sergey Efron, tam da Tsvetaeva’ya yaraşır acılara, ızdıraplara sahipti. Efron, ailesindeki dokuz çocuğun altıncısıydı. Sigortacılık yapan babası, Efron henüz gençken ölmüştü. Bir yıl sonra kardeşlerinden biri kendi canına kıymıştı. Ertesi gün oğlunun ölüm haberini alan annesi de onun ardından intihar etmişti.

Sergey Efron ve Marina Tsvataevna

Ancak Efron’un makus kaderi ikiliyi bir süre ayırdı. Efron, 1915’ten itibaren sağlık görevlisiydi. I. Dünya Savaşı’na katıldı. Akabinde Rusya’daki iç savaşta yer alıp önce Türkiye’ye sonra Avrupa’ya geçti.  İç savaş sırasında kocasından haber alamayan Tsvetaeva, iki çocuğuyla birlikte Moskova’da kalmıştı.

Aslında eşlerin ilişkisi ölüme dek sürmüştü. Fakat Tsvetaeva’nın bu süreçte gönlü sık sık başkalarına kaymıştı.

Marina Tsvetaeva’nın bağımlı bir karakter yapısına ve zaman zaman sevgilileri ile metreslerine sahip olmasına rağmen, Sergey Efron ondan ayrılamadı. Efron, Tsvetaeva’dan boşanmak için birçok girişimde bulundu. Ancak kesin ve nihai bir adım atmak için bir şeyler eksikti. Marina da her zaman boşanmaya karşı idi. İkilinin birlikteliğini ancak ölüm bitirdi. Sergey Efron’un SSCB tarafından infazı..

Sevgililer, daha fazla sevgililer, daha fazla….

Evliliğe rağmen Tsvetaeva’nın gönlüne başka isimler de girmişti. 1914’te Tsvetaeva, kendisinden 7 yaş büyük olan kadın şair Sofia Parnok ile tanıştı. Parnok oldukça güzel ve etkileyici bir kadındı. Tsvetaeva’yı adeta büyüledi. Edebiyat çevrelerinde başlayan arkadaşlık ilişkisi zamanla tutkulu bir aşka dönüştü. Ancak Marina Tsvetaeva eşinden ayrılmak istemedi ve bu durum kadınlar arasındaki aşkın ölümü oldu. 1914’de başlayan aşk, 1916’da sona erdi. Tsvetaeva ise kocasına döndü.

Sofya Parnok

Tsvetaeva, eşcinsel ilişkisini basit ve öz bir şekilde açıkladı. Kadınlar arasındaki aşkın vahşi olduğunu ve sadece erkekleri sevmenin ise çok sıkıcı olduğunu söyledi ve Sofya ile ilişkisini “hayatındaki ilk felaket” olarak nitelendirdi.

Tsvetaeva hemcinsiyle yaşadığı aşk deneyiminden sonra kocasına geri döndü demiştik. Her şey yoluna girdi mi? Kesinlikle hayır! Tsvetaeva’nın Peter Efron ile ilişkisi oldu. Evet, Efron’lardan biri daha! Hem de Tsvetaeva’nın kocasının kardeşi; onun kayın biraderi!

Olaylar şöyle gelişir: 1913’te Marina’nın kocası Sergey Efron’un kardeşi Peter Efron, hastalığı dolayısıyla ağabeyinin evine gelir. Peter tüberküloz hastasıdır ve Tsvetaeva onunla ilgilenir. Fakat ona hemen aşık olur. Bunun farkına varan ve bu acıya dayanamayan Sergey Efron cepheye gider. Savaşın ardından iç savaşa da dahil olur, neticede Rusya’dan göç etmek zorunda kalır.

“Yeter artık ! Daha fazlası olmamalı” diyorsunuz; ama ne yazık ki oldu!

Tsvetaeva’nın Avrupa’ya göç ettiğinden söz etmiştik. Onun 1920’lerde Avrupa’daki yaşamına, oldukça fırtınalı bir romantizm damgasını vurmuştur. Marina Tsvetaeva, Sergey Efron’un arkadaşı Konstantin Rodzevich ile bir ilişki yaşamıştır. Tsvetaeva ve yeni sevgilisi olan Konstantin Rodzeviç, bu aşkı Sergey Efron’dan saklamaya çalışmışlardır. Fakat ikili bunda başarılı olamamıştır. Üçüncü kez ihanete uğrayan Efron gerçeği öğrenmiş ve sadakatsiz eşi Tsvetaeva’ya iki seçenek sunmuştur: “ya ben ya da Konstantin Rodzeviç…” Tsvetaeva, tüm sadakatsizliklerine rağmen kocasını, Efron’u seçer. Tsvetaeva ile altı aylık ilişkisinden sonra Rodzeviç ise Riga’ya gitmiştir. Kocasına yeniden dönen Tsvetaeva, Rodzeviç’in aslında bir nişanlısının olduğunu öğrenmiş hatta o kızın gelinlik seçmesine bile yardım etmiştir. Neticede bu şiddetli, tutkulu hikaye son bulmuştu.

 Hatta Tsvetaeva’nın oğlu Georgiy’in Efron’un değil de Rodzeviç’in soyundan geldiğine dair bir görüş dahi bulunmaktadır.

İntihara Götüren Son Aşk

Boris Pasternak

Bu isimlere ek olarak, Tsvetaeva’nın kişisel yaşamında, savunmasız kalbini kazanmayı başaran başka erkekler de vardı. Bu isimlerden biri Pasternak idi. Buna uzaktan aşk olarak bakılıyordu. Çünkü Tsvetaeva, Boris Pasternak’ı 1935’te yalnızca bir kez gördü. Fakat ona tutulmuştu.  Ardından ikilinin arasında bir dizi mektuplaşma oldu. Her şeye rağmen Tsvetaeva’nın bu aşkı, platonik olarak kalmıştı.

Tsvetaeva’nın zor, kayıplar ve zorluklarla dolu hayatı trajik bir şekilde sona erdi. Zamanında eşyalarını toplamak için Boris Pasternak’tan yardım istemişti. O esanda Pasternak Tsvetaeva’ya bir ip verip, ” Bu ip her şeye dayanır, kendinizi assanız bile kesinlikle işe yarar” demişti. Tsvetaeva, o an için bu sözlerin kehanet niteliğinde olacağını bilmiyordu.  

(Birkaç yıl sonra askere alınacak ve çatışmada öldürülecek) 16 yaşındaki oğluna bir mektup bıraktı: “Beni affet, ama her şey daha da kötüye giderdi. Cidden hastayım, bu artık ben değilim. Seni delice seviyorum. Artık yaşayamayacağımı anlayın. Babama ve Alya’ya onları görürsen son ana kadar onları sevdiğimi söyle ve çıkmaza girdiğimi açıkla.”

Son aşkının verdiği ip ile kendini astı. Onun hayatının merkezi olan tutku ve aşk, onu esasında intihara sürüklemişti.

Bir yanıt yazın